Sanrısal Bozukluk
Sanrısal Bozukluk

Sanrısal Bozukluk

Sanrısal Bozukluk Nedir?

Sanrı (hezeyan, delüzyon), bireyin yaşadığı toplumsal ve kültürel çevreyle uyumlu olmayan, açıkça gerçek dışı olmasına rağmen inanmaya devam ettiği düşünce biçimidir. Bu inançlar, başkaları tarafından mantıksız veya tutarsız olarak değerlendirilebilir; ancak kişi için tamamen gerçektir.

Sanrılar birçok psikiyatrik hastalıkta gözlenebilir. En yaygın bilinen örneklerden biri şizofrenidir. Ancak bu sayfada ele alınan sanrısal bozukluk, farklı özellikler gösterir. Bu bozuklukta genellikle tek bir sanrı teması vardır (örneğin zarar görme, aldatılma, büyüklenme gibi) ve kişi bu sanrı dışında günlük yaşamında çoğunlukla işlevselliğini korur. Sanrılar sistemli, süreklidir ve bireyin yaşamını etkileyebilir.

Sanrısal bozukluğun alt tipleri mevcuttur ve bu alt tipler, sanrının içeriğine göre sınıflandırılır (örneğin kıskançlık, erotomani, somatik tip vb.).

Görülme Sıklığı ve Demografi

Sanrısal bozukluk, toplumda nadir görülen bir ruhsal bozukluktur. ABD merkezli çalışmalarda yaşam boyu görülme sıklığı yaklaşık %0.02 ila %0.05 arasında bildirilmiştir. Başlangıç yaşı genellikle 35-45 yaşları arasındadır. Kadınlarda bazı alt tiplerin (özellikle erotomanik tip) daha sık görüldüğü öne sürülmüştür. Ancak toplumsal cinsiyet farklarına dair veriler sınırlı ve değişkendir.

Sanrısal Bozukluk Belirtileri Nelerdir?

Sanrısal bozuklukta temel belirti, gerçeğe uygun olmayan ancak kişinin kesin bir inançla bağlı olduğu düşüncelerdir. Bu inançlar, mantıkla çelişse de kişi tarafından sorgulanmaz ve değiştirilemez niteliktedir.

Sanrılar dışında bireyin düşünce yapısı, duygulanımı ve davranışları genel olarak tutarlı olabilir. Ancak sanrı içeriğine bağlı olarak aşağıdaki belirtiler görülebilir:

  • Sanrıyla tutarlı şekilde davranma (örneğin, şikâyet dilekçeleri yazma, ilişkileri sonlandırma)

  • Sanrıya yoğun duygusal yatırım (kaygı, öfke, korku gibi)

  • Sosyal geri çekilme veya kişiler arası ilişkilerde bozulma

  • Gerçeklik değerlendirmesinde sınırlı bozulma

  • Sanrılara yönelik iç görü eksikliği

Halüsinasyonlar (varsanılar) genellikle ya hiç görülmez ya da yalnızca sanrı içeriğiyle sınırlıdır.

Sanrısal Bozukluk Neden Olur?

Sanrısal bozukluğun kesin nedeni bilinmemektedir; ancak biyolojik, psikososyal ve çevresel birçok etkenin birlikte rol oynadığı düşünülmektedir.

Risk Faktörleri

Bazı bireysel ve çevresel durumlar sanrısal bozukluk gelişme riskini artırabilir:

  • Göçmen olmak

  • Düşük sosyoekonomik düzey

  • Yalnız yaşamak, bekar ya da boşanmış olmak

  • İleri yaş (özellikle 40 yaş sonrası başlangıç daha sık)

  • Kadınlarda erotomanik, erkeklerde kıskançlık tipi sanrılara daha sık rastlanabilir

  • Travmatik yaşam olayları, yalnızlık ve sosyal izolasyon

  • Görme veya işitme gibi duyusal kayıplar (özellikle yaşlı bireylerde)

Olası Nedenler

• Genetik ve Ailevi Yatkınlık

Sanrısal bozukluğu olan bireylerin birinci derece akrabalarında şizofreni ya da başka psikotik bozukluklara daha sık rastlanabilir. Bazı genetik polimorfizmler (örneğin DRD2, DRD3, DRD4 ve TH genleri) ile ilişkili olabileceği öne sürülmüştür.

• Nörobiyolojik Etkenler

Beyindeki dopamin dengesinin sanrı oluşumunda önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir. Dopamin sistemini etkileyen ilaçlar tedavide de kullanılmaktadır.

• Bilişsel ve Algısal Süreçler

Sanrı gelişiminde dikkat, yorumlama ve belirsizliğe tolerans gibi bilişsel işleyişlerin etkili olabileceği düşünülmektedir. Özellikle dış uyaranların yanlış değerlendirilmesi ya da tehdit algısında artış sanrılarla ilişkili olabilir.

Sanrısal Bozukluk Tanısı Nasıl Konur?

Sanrısal bozukluk tanısı, yalnızca uzman bir psikiyatri hekimi tarafından, ayrıntılı klinik değerlendirme ile konulabilir. Tanı sürecinde bireyin düşünce içerikleri, davranış örüntüleri, işlevselliği ve olası diğer ruhsal ya da fiziksel durumları dikkatle değerlendirilir.

DSM-5-TR’ye Göre Sanrısal Bozukluk Tanı Kriterleri:

A. En az bir ay süreyle bir ya da daha fazla sanrının varlığı gereklidir.

B. Şizofreni için gereken A ölçütü hiçbir zaman karşılanmamış olmalıdır.
Not: Varsanılar (halüsinasyonlar) varsa bile, belirgin değildir ve sanrıyla doğrudan ilişkilidir (örneğin, böceklerle sarıldığını hissetme duyumuna bu içerikte bir sanrının eşlik etmesi).

C. Sanrılar dışında bireyin genel işlevselliği korunmuştur; davranışları belirgin biçimde garip ya da uç değildir.

D. Eğer kişi daha önce mani ya da majör depresyon dönemi geçirmişse, bu dönemler sanrılı dönemlere kıyasla daha kısa süreli olmalıdır.

E. Sanrılar, bir madde kullanımına (örn. madde etkisi, ilaç) veya bedensel bir sağlık durumuna bağlı olmamalıdır. Ayrıca, durum beden dismorfik bozukluk, obsesif-kompulsif bozukluk gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanmamalıdır.

Ek Bilgi

Tanı sürecinde ayırıcı tanı önemlidir. Çünkü bazı sanrılar, yaşlılıkta görülen bilişsel bozulmalar, bazı nörolojik hastalıklar veya başka psikiyatrik durumlarla karışabilir. Detaylı tıbbi ve psikiyatrik değerlendirme bu nedenle önem taşır.

Sanrısal Bozukluk Alttipleri Var Mıdır?

Sanrısal bozukluk, sanrı içeriğine göre farklı alt tiplerde sınıflandırılır:

• Zarar Görme (Perseküsyon) Tipi

Kişi birilerinin kendisine zarar vermeye çalıştığına, izlendiğine ya da komploların hedefinde olduğuna inanır.

• Erotomanik Tip

Kişi, genellikle daha yüksek sosyal konuma sahip bir kişinin kendisine âşık olduğuna inanır. Bu kişi bir sanatçı, yönetici veya evli biri olabilir.

• Kıskançlık Tipi

Birey, eşinin ya da partnerinin sadakatsiz olduğuna dair herhangi bir kanıt olmadan güçlü bir inanç geliştirir.

• Somatik Tip

Kişi, bedeninde ciddi bir hastalık, bozukluk ya da kötü koku gibi fiziksel bir sorun olduğuna inanır. Tıbbi değerlendirmeler bu inancı değiştirmez.

• Büyüklenmeci (Grandiyöz) Tip

Birey kendisini çok özel, güçlü veya önemli biri olarak görür; örneğin üstün bir yeteneğe sahip olduğuna ya da kutsal bir görevi bulunduğuna inanabilir.

• Karışık Tip

Birden fazla sanrı teması bir arada bulunur ve belirli bir tipin baskınlığı yoktur.

Ayırıcı Tanısı

Sanrısal bozukluk tanısı konmadan önce, benzer belirtilerle seyreden diğer ruhsal ya da tıbbi durumlar dikkatle değerlendirilmelidir. Bu süreçte hem psikiyatrik görüşme hem de gerekirse laboratuvar ve görüntüleme yöntemleri ile organik (bedensel) nedenlerin dışlanması büyük önem taşır.

Sanrılar, birçok farklı bozuklukta da görülebildiği için aşağıdaki durumlarla ayırıcı tanı yapılmalıdır:

  1. Şizofreni: Sanrılara halüsinasyonlar, dağınık konuşma ve davranış bozuklukları eşlik edebilir. İşlevsellik genellikle daha belirgin bozulmuştur.

  2. Demans (Bunama): Özellikle ileri yaşta başlayan sanrılarda, unutkanlık ve diğer bilişsel sorunlar eşlik edebilir.

  3. Deliryum: Kısa sürede başlayan bilinç bulanıklığı ve dikkat dağınıklığı ile birlikte görülebilir. Tıbbi bir nedene bağlıdır.

  4. Psikotik Özellikli Duygudurum Bozuklukları: Bipolar bozukluk veya majör depresyon gibi durumlarda, duygudurumla ilişkili geçici sanrılar gelişebilir.

  5. Somatik Semptom Bozukluğu (eski adıyla Hipokondriazis): Kişi bedensel bir hastalığı olduğuna inanabilir, ancak bu inanç sanrı düzeyinde değildir.

  6. Obsesif-Kompulsif Bozukluk: İç görü kaybı olan bazı bireylerde obsesif düşünceler sanrısal düşüncelerle karışabilir.

  7. Paranoid Kişilik Bozukluğu: Kalıcı kuşkuculuk ve güvensizlik olabilir, ancak sanrılar kadar sabit ve sistemli değildir.

  8. Madde veya İlaç Kullanımı: Bazı ilaçlar (örneğin kortikosteroidler) veya psikoaktif maddeler geçici sanrılar oluşturabilir.

  9. Nörolojik Hastalıklar: Epilepsi, beyin tümörleri, inme ve bazı enfeksiyonlar gibi durumlar sanrılarla başlayabilir.

Ayırıcı tanı süreci, doğru yaklaşımı belirlemek ve uygun tedavi planını oluşturmak için kritik öneme sahiptir.

Sanrısal Bozukluk Tedavisi Nasıl Yapılır?

Sanrısal bozukluk tedavisinde ilk olarak kişinin güvenliği ve işlevselliği değerlendirilir. Kendine ya da çevresine zarar verme riski varsa, hastaneye yatış uygun bir seçenek olabilir. Risk taşımayan bireylerde ise tedavi çoğunlukla ayaktan, yani poliklinik düzeyinde yürütülür.

İlaç Tedavisi

Sanrısal bozukluk tedavisinde en sık kullanılan yöntemlerden biri antipsikotik ilaç tedavisidir. Bu ilaçlar, beyindeki dopamin dengesini düzenleyerek sanrıları azaltmayı hedefler. Bazı durumlarda, özellikle eşlik eden duygudurum belirtileri varsa, antidepresanlar veya duygudurum düzenleyici ilaçlar da tedaviye eklenebilir.

İlaç tedavisine yanıt vermeyen ya da tedaviye dirençli seyreden olgularda elektrokonvülsif tedavi (EKT) bir seçenek olarak değerlendirilebilir.

Psikososyal Yaklaşımlar

Sanrısal bozuklukta bireyler genellikle sanrılarının gerçek olmadığına inanmazlar. Bu durum, doğrudan iç görü kazandırmayı hedefleyen psikoterapilerin etkisini sınırlandırabilir. Ancak gerçeklik temelli yaklaşımlar, psikoeğitim, yaşam becerileri eğitimi ve aile desteği gibi yöntemlerle kişinin yaşam kalitesi artırılabilir.

Bireyin sosyal çevresiyle kurduğu ilişkiler, işlevselliği ve tedaviye uyumu da bu süreçte dikkate alınmalıdır.

Sanrısal Bozukluk Hastalığı Nasıl İlerler?

Sanrısal bozukluğun seyri kişiden kişiye değişebilir. Bazı bireylerde belirtiler zamanla azalabilirken, bazılarında uzun süre devam edebilir. Erken tanı, uygun tedavi ve düzenli izlem, olumlu bir seyir için önemlidir.

Hastalığın doğası gereği, kişi çoğu zaman sanrılarının gerçek dışı olduğunu kabul etmeyebilir. Bu durum, tedaviye uyumu zorlaştırabilir. Özellikle hekim güveni ve hasta–hekim iş birliği, tedavinin sürdürülebilirliği açısından kritik rol oynar.

Sanrıların etkisiyle birey, ilaç tedavisini gereksiz veya zararlı olarak değerlendirebilir. Bu nedenle, ilaç uyumu sağlamak ve tedaviye bağlılığı artırmak için destekleyici bir yaklaşım önemlidir.

Tedavi sürecinde, eşlik eden duygudurum bozuklukları (özellikle depresyon) varsa, bunların da ele alınması iyileşmeyi destekler. Araştırmalar, uygun tedaviyle bireylerin büyük kısmının tam ya da kısmi iyileşme gösterebildiğini ortaya koymaktadır.

Ancak hastalık tekrarlayabilir. Bu nedenle iyilik halinin sağlanmasının ardından da düzenli kontrol muayeneleri ve izlem süreci ihmal edilmemelidir.

⚖️ Etik Uyarı ve Bilgilendirme Notu

Bu sayfadaki bilgiler, depresyon hakkında genel bir farkındalık oluşturmak amacıyla hazırlanmıştır.
Tanı koyma, bireysel değerlendirme yapma veya tıbbi öneri sunma amacı taşımaz.

Ruh sağlığınızla ilgili endişeleriniz varsa, bir psikiyatri uzmanına veya yetkin bir ruh sağlığı profesyoneline başvurmanız önemlidir.
Acil durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurunuz.

Kaynaklar
  1. Sadock, B. J., Sadock, V. A., & Ruiz, P. (2015). Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry (10th ed.)
  2. Amerikan Psikiyatri Birliği (2013) Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı (DSM 5) (Çev. ed: E. Köroğlu) Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2014
  3. Kendler, K. S., & Gardner, C. O. (2021). “Delusional disorder: Review and exploration of a hybrid model of etiology.” The American Journal of Psychiatry, 178(1), 17–27