Major Depresyon Nedir?
Depresyonu, ya da daha Türkçe ifadeyle çökkünlüğü, çeşitli tanımlamalar olmakla beraber kişinin sosyal hayatını ve günlük işlerini yapmasını engelleyen mutsuz ve ümitsiz olma hali olarak tanımlayabiliriz.
Günümüz dünyasında, yaşamda büyük kolaylıklar yaşıyor olsak da mutsuzluk ve ümitsizlik hali giderek yaygınlaşmakta, dolayısıyla insanlar depresyona girdiğini zannetmekte ve sürekli bundan bahsetmektedir.
Zor yaşam olayları (örneğin kayıplar, ekonomik sorunlar, afetler) herkeste geçici moral bozukluklarına yol açabilir. Fakat depresyonda bu durum:
Günler değil haftalar sürer,
İş, okul, sosyal hayat gibi alanlarda belirgin işlev kaybına neden olur,
Kişinin geleceğe dair umudunu ve yaşam enerjisini ciddi şekilde zayıflatabilir.
Araştırmalar, depresyonun yaşam boyu görülme olasılığının:
Kadınlarda %20,
Erkeklerde %10 civarında olduğunu göstermektedir.
Toplumda ise kadınların yaklaşık %6’sı, erkeklerin ise yaklaşık %3’ü depresyon hastalığına yakalanmıştır.
Major Depresyon Belirtileri Nelerdir?
Depresyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. En sık görülen belirtiler şunlardır:
Sürekli üzgün, çökkün ya da boşlukta hissetme
Önceden keyif alınan şeylere karşı ilgisizlik (anhedoni)
Enerji düşüklüğü, çabuk yorulma
Dalgınlık, dikkat dağınıklığı, unutkanlık
Kendini değersiz, yetersiz ya da suçlu hissetme
Uyku sorunları (uyuyamama veya aşırı uyuma)
İştah ve kilo değişiklikleri
Ölüm ya da intihar düşünceleri
Hareketlerde yavaşlama ya da huzursuzluk
Bazı kişilerde vücut ağrıları, sindirim sorunları gibi fiziksel belirtiler de görülebilir. Nadiren, gerçeklikten uzak düşünceler (sanrılar) veya olmayan şeyleri görme/duyma gibi psikotik belirtiler de tabloya eşlik edebilir.
Major Depresyon Neden Olur?
Depresyon, tek bir nedene bağlı olmayan, biyolojik, psikolojik ve çevresel birçok etkenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir durumdur. Her insan yaşamında zorluklar yaşar; ancak bu zorluklar her bireyde depresyona yol açmaz. Bu nedenle risk faktörlerini anlamak, depresyonu önleme ve erken müdahale açısından önemlidir.
A)Psikososyal (Ruhsal – Toplumsal) Nedenler
Psikolojik açıdan çökkünlüğe zemin hazırlayan en önemli sebep bebeklik ve çocukluk döneminde uzun süreli anne-babadan uzak kalma durumudur. Bu tür ayrı kalmaların birazdan bahsedeceğimiz hipotalamus – hipofiz ve böbreküstü bezi sisteminin aşırı çalışmasına ve yanlış düzenlenmesine neden olduğu düşünülebilir.
Kayıp ve yas: Sevilen birinin kaybı, boşanma, ayrılık
Stresli yaşam olayları: Ekonomik sorunlar, iş kaybı, akademik baskı
Çocukluk travmaları: Uzun süreli ebeveynden ayrı kalma, duygusal ihmal
Sosyal destek eksikliği: Yalnızlık, dışlanma, güvensiz ilişkiler
Bu etkenler depresyon riskini artırsa da, tek başına hastalığın nedeni değildir. Benzer yaşam olaylarını herkes yaşar; ancak genetik yatkınlık veya kişilik yapısı gibi başka faktörler eşlik ettiğinde risk artar.
Hastalık Öncesi Kişilik
Bazı kişilik özellikleri depresyona yatkınlık oluşturabilir:
Aşırı sorumluluk duygusu taşıyanlar
Bağımlı ilişki kurma eğiliminde olanlar
Eleştiriye karşı çok duyarlı bireyler
Titiz ve mükemmeliyetçi yapılar
İçten içe özsaygı sorunu yaşayanlar
Bu özellikler, stres karşısında daha kırılgan olunmasına neden olabilir.
Depresyonda Psikanalitik Görüş
Psikanalitik görüşe göre, depresif kişi ilişkilerinde karşıt iki duyguyu aynı anda yaşar(Ambivalans). Sevgi bilinç düzeyinde iken, nefret bilinç dışıdır. İçe atılmış sevgi nesnesinin gerçek ya da bir duruma bağlı sembolik kaybı, bilinçdışındaki bu ikili duyguları uyandırır. Katı süperegodan dolayı, kin ve nefret duyguları kişinin kendisine yönelir. Yönelen kin ve nefret kişinin özsaygısını düşürür, kendini suçlu ve değersiz görmesine neden olur.
Yine ego psikolojisinde depresyon, kişinin ilkel benliğine ait dürtüleri bastırmak için geliştirdiği ego ideallerine herhangi bir engelleyici durum nedeniyle artık ulaşamayacağı duygusunu geliştirmesi, ve buna bağlı olarak özsaygıda azalmayla sonuçlanan durum olarak ifade edilir.
Depresyonda Bilişsel-Davranışçı Görüş
Depresyona yatkın bireylerde sıklıkla şu düşünce kalıpları görülür:
Genelleme: “Kimseye güvenilmez.”
Olumluyu küçümseme: “Zaten şansa olmuştu.”
Kişiselleştirme: “Olanlar benim suçum.”
Ya hep ya hiç düşüncesi: “Başarısızsam, tamamen değersizim.”
Bu düşünce kalıpları bilişsel terapilerle değiştirilebilir.
B) Biyolojik Nedenler ve Nöroanatomik Mekanizma
Depresyonun bazı kişilerde ailesel geçiş gösterdiği bilinmektedir. Özellikle birinci derece akrabalarında depresyon öyküsü bulunan bireylerde risk 2-3 kat artabilir.
Genetik geçiş açısından BDNF, MAO-A, COMT ve hTPH2 gibi genler bulunmaktadır.
Bu genler serotonin sistemi ile ilişkili genlerdir. Zaten hastalığın biyokimyasal mekanizması monoamin hipotezi ile açıklanmıştır. Bu hipoteze göre depresyonda serotonin salgılayan sinirlerin faaliyetinde azalma olur. Depresyonun şiddeti arttıkça dopamin ve noradrenalin salgılayan sinirlerde de fonksiyon değişiklikleri başlar.
Bu değişiklikler ise yukarda da belirttiğimiz gibi Hipotalamus-Hipofiz ve Böbreküstü bezinin çocukluk çağı ayrılıkları nedeniyle yanlış gelişmesi sonucu oluşur. Bu sistemdeki değişim 1980’li yıllardan itibaren Deksametazon supresyon testi ile ölçülmeye çalışılmış, fakat araştırmalarda kullanımı dışında depresyon tanısında kullanıma girmemiştir.
Nöroanatomik Değişiklikler
Hastalığın bir sonucu olarak hipotalamus hacmi azalır. Ayrıca ön singulat, dorsolateral korteks gibi birçok alan etkilenir. Bu etkilenmeler tedavi ile tekrar düzelir.
Major Depresyon Tanısı Nasıl Konur?
Kişi iki hafta boyunca, en az biri çökkün duygudurum ya da isteksizlik ve zevk alamama olmak üzere yukarıda saydığımız 9 belirtiden 5 ini yaşıyor olması gerekir. Bu belirtiler kişinin günlük hayatını ve işlevselliğini belirgin biçimde düşürmüştür.
Belirtileri puanlama ve takip açısından Hamilton ve Beck Depresyon ölçekleri ya da MADRS (Montgomery–Åsberg Depression Rating Scale) kullanılabilir.
Major Depresyon Alttipleri Var Mıdır?
Ayırıcı Tanısı
Her şeyden önce benzer şikayetlere neden olabilecek tıbbi hastalıklar akla gelmelidir. Bunların en başında anemi (kansızlık), tiroid hastalıkları ve vitamin eksiklikleridir. Özellikle kış mevsiminde güneşe az çıkılması nedeniyle D vitamini eksikliği sık görülür. B12 düzeyleri kontrol edilebilir. Tek başına sebep olmasalar bile tedaviye yanıtı etkilediklerinden muhakkak tedavi edilmelidirler. Ayrıca başka hastalıklara bağlı kullanılan ilaçlar da depresyon belirtilerine benzer şikayetler, hatta depresyon oluşturabilirler. Kortikosteroidler, antihipertansiflerden rezerpin ve metildopa bu açıdan dikkat edilmesi gereken ilaçlardır.
Psikiyatrik hastalıklardan da şizofreninin başlangıç dönemleriyle, bipolar bozukluğun depresif dönemiyle, şizoaffektif bozuklukla ve madde kullanımına bağlı belirtilerle ayırıcı tanısı muhakkak yapılmalıdır.
Major Depresyon Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tedavideki en önemli noktalardan biri intihar riskidir. İntihar risk değerlendirmesi iyi yapılmalı, gerekirse yatarak tedavi düşünülmeli, hızlı etkinlik açısından somatik tedaviler, özellikle de EKT tercih edilmelidir.
Onun dışında hastalığın temel belirtilerinden olan karamsarlık, iyileşebilme ile ilgili umutları da azaltabilmektedir. O nedenle kişi kendini emanet ederken güvendiği bir hekimle yola çıkmalı ve sık sık doktor değiştirmemelidir. Hekimin gereksiz umut ve vaatler ümitsizliği pekiştirebileceğinden, tüm tedavi süreci açık yüreklilikle paylaşılmalıdır.
Farmakoterapi (İlaç tedavisi)
Antidepresan ilaçlar, depresyon tedavisinde sık kullanılır. Özellikle serotonin sistemine etkili olan ilaçlar (örneğin SSRI’lar) yaygın şekilde tercih edilir. İlaçların etkisi genellikle birkaç hafta içinde başlar.
Tedavi süresince:
İlaçlar mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Düzenli kullanım ve hekimle işbirliği çok önemlidir.
Yan etkiler geçici olabilir, bu konuda açık iletişim sağlanmalıdır.
Ağır depresyon durumlarında veya tekrarlayan ataklarda, farklı ilaç kombinasyonları veya güçlendirici tedaviler gerekebilir.
Tedaviye 4-6 hafta içinde yanıt alınamazsa STAR-D çalışmasından da faydalanılarak değişik güçlendirmeler ve değişiklikler yapılabilir. Güçlendirmede antipsikotikler ve benzodiazepinler de kullanılabilir. Yineleyici depresyonlarda duygudurum dengeleyici denenebilir.
Psikoterapi
Depresyon tedavisinde bilişsel davranışçı terapi (BDT), destekleyici terapi ve içgörü kazandırıcı yaklaşımlar etkili olabilir. Terapi sürecinde kişi:
Kendi düşünce kalıplarını fark etmeyi,
Duygusal tepkilerini düzenlemeyi,
Sorunlarla daha işlevsel başa çıkmayı öğrenebilir.
Psikoterapi, ilaç tedavisiyle birlikte uygulandığında daha kalıcı sonuçlar sağlayabilir.
Diğer Tedavi Seçenekleri (Somatik Yöntemler)
Bazı durumlarda (örneğin ağır depresyon, intihar riski, yeme-içme reddi gibi) hastanede yatarak tedavi gerekebilir.
Elektrokonvülsif Tedavi (EKT), transkraniyal manyetik uyarım (TMS), ışık tedavisi gibi yöntemler, seçilmiş vakalarda uzmanlarca planlanabilir.
İntihar Riski ve Acil Durumlar
Depresyon sırasında bazı kişilerde ölüm ya da intihar düşünceleri olabilir. Bu durumlar acil müdahale gerektirir. Bu tür düşünceler varsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı, gerekirse kriz destek hatları kullanılmalıdır.
Major Depresyon Hastalığı Nasıl İlerler?
Depresyonun gidişatı kişiye, çevresel koşullara, tedaviye başlama zamanına ve eşlik eden diğer durumlara göre değişebilir.
İyileşmeyi Destekleyen Faktörler:
Tedaviye erken başlamak
Düzenli ilaç ve terapi süreci
Aile ve sosyal destek
Hastalık öncesi işlevselliğin güçlü olması
İlk atak olması ve kısa süreli seyir
Riskli Gidiş Örüntüleri:
Daha önce birden fazla atak yaşanmış olması
Kişilik bozukluğu, madde kullanımı gibi eşlik eden durumlar
Tedaviye uyumsuzluk
Psikotik belirtilerin varlığı
Zorlayıcı ve uzun süreli stres faktörlerinin devam etmesi
Depresyon tedavi edilmediğinde tekrar etme riski artabilir. Bu nedenle iyilik döneminde de hekimle planlanan izlem ve gerekirse psikoterapi sürdürülmelidir.
⚖️ Etik Uyarı ve Bilgilendirme Notu
Bu sayfadaki bilgiler, depresyon hakkında genel bir farkındalık oluşturmak amacıyla hazırlanmıştır.
Tanı koyma, bireysel değerlendirme yapma veya tıbbi öneri sunma amacı taşımaz.
Ruh sağlığınızla ilgili endişeleriniz varsa, bir psikiyatri uzmanına veya yetkin bir ruh sağlığı profesyoneline başvurmanız önemlidir.
Acil durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurunuz.
Kaynaklar
Ruh Sağlığı ve Bozuklukları I, Orhan ÖZTÜRK
Temel Psikiyatri, Ertuğrul KÖROĞLU
Depresyon Sağaltım Kılavuzu, TPD Yayınları